17 Nisan 2012 Salı

Çeşme Klima Servisi

anadolu lisesi hazırlık sınıfına giderken sergen yalçının beşiktaşta oynadığı zamanlardı ve ben o zamanlar aşıktım adama resmen. tabii o zaman hiç konuşmasını duymamış olabilirim, "şimdi,..., aslında" tadında çümleleri duysam sanırım ondan, ondan hızlı koşarak kaçar, bu performansımla da brezilya bayanlar milli futbol takımına çağrılırdım. nedensiz mod değiştirişlerimi hiç sevmiyorum sözlük. hele ki şen şakrak modumdan mahkeme duvarına dönen ifademi hiç ama hiç sevmiyorum. insanlarda sinir oluyomudur acaba, yoksa alışmışlarmıdır diye de bazen düşünüyorum hatta. harcayabileceğim biraz param olsaydı hemen yarın evlenirdim. hayatımı düzene sokmak istiyorum artık. ev-iş arası gidip gelen insanlara o kadar özeniyorum ki anlatamam. Çeşme Klima Servisi mezun olmayı çok istiyordum, oldum, şimdi işim olsun istiyorum oda olacak gibi, ama hep bir sevdiğim olsun diye dua eder dururum bir şey değişmiyor. sonunda carleone gibi sevgili çalacağım sonrada affımı dileyeceğim. bende denge menge zaten yoktu hiçbir zaman ama son zamanlarda mütemadiyen salaklık ediyorum.. düzeltmeye çalıştıkça da boka sardırıyorum.. herkeş mutlu yani.. negzel.. sevişmeden önce ''sana makyaj yapmak istiyorum. garip bi fantezi ama denesek nolur?'' diyen bir sevgilim vardı. erkeğine makyaj yaparak sevişmek isteyen bir kadın. vay babam vay. ne mi oldu? anında siktiri çektim. fanteziye bak mnakoyim. az bile yapmışım. öyle deme lan, neleri var. hasta ruhlu. biri söylese ya ne olduğunu, neyin olmakta olduğunu ve ne olacağını, bitebileceğini, noktayı koyabileceğini. kolaya kaçmak değil aslında bu istediğim, azıcık ipucu ihtiyacı. gözlerin kör olunca istediğin şey... bu kocaman boşluktan çıkmak ya da boşluk sandığım şeyi tanımlayabilmek için. kendi kendine yetemediğin noktada birine ihtiyaç duyuyorsun işte sana olup biteni tanımlayacak. hiç bu kadar anlamsızlaşmamıştı her şey, hiç bu kadar ruhsuz olmamıştı, hiç bu kadar ifadesizleşmemişti. dönüm noktaları çok zor. dönebilmek, döndüğün noktanın iyi bir şeyler getirip getirmeyeceğini bilememek. ruhunu tanıyamamak, kendine söz geçirememek, bütün iradeni yitirmek, doğruyu ya da yanlışı gösterecek birine ihtiyaç duymak, kısacası bu kadar zayıf olmak... mutsuzluğu hayatının bütün duvarlarına alabildiğine sıvamak, hiç bir yerinden ışık almayacak şekilde hem de. mutluluğun nasıl olduğunu unutturuyor sana. sonra gülmemek alışkanlık haline geliyor daha da kötüsü sahteliklerle dolu gülücükler sarıyor simanı... yollar var sonra, karşına çıkmış duruyor bir dolu. önemli olan doğru olanı seçmek filan değil. hepsi boka çıkıyor çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder