11 Nisan 2012 Çarşamba

Klima Servis İzmir

hiçbir şey anlamama rağmen lose yourself'i dinliyorum koşu bandında koşarken. şarkı bitince o bitkinlikle götüm başım ayrı ayrı birbirinden bağımsız oynuyor. zeka küpüyüm maşallah. bir gün o kadar uykuluydum ki metronun giriş turnikesinden ego'yu basıp geçtim metroya inmeden çıkış turnikesinden çıkmışım. * bazen zor duruma düştüğümde "turgut özal olsa bu durumda ne yapardı" diye soruyorum kendime. Klima Servis İzmir yaptığım işin teması demokrasi kavramıyla ilgili. yani mevzu onun etrafında dönüyor. ancak ben inanmadığım bir kavrama her allahın günü inanıyormuş gibi yapıyorum. içim bulandı sözlük. yıllar yılı tembellik hakkının yılmaz savunucusu olan bendeniz işkolik oldum. fark ettim ki "çalışıyorum" demek öyle bir zevk veriyor ki bana. ve hakikaten de çalışıyorum. belki de zamanla en büyük korkum çalışmamak olacak. neyse ki tembelliği el ense yatmak olarak algılamıyorduk. neydi: üretmek için boş zaman! yavaş yavaş üretime geçiyorum, içim rahat. bazen kafam oylesine langur lungur oluyor ki ne yaptigimin farkina bile varmiyorum... az once otel anahtariyla ofise girmeye calistim mesela, giris karti da boynumda asili bu arada. en hayati ekipmanlarimizdan adaptoru unutuyordum, son saniye hamlesiyle hatirladim... telefonum oldugunu unuttum... patronun karsisinda mikro uyudum. yanlis ofise girmedim en azindan... okudugumu anlamadigimi, isin verimlilikten fersah fersah uzak oldugunu soylememe gerek yok sanirsam... isin tuhafi sabah konustuklarimi hatirlamiyor olusum... konusulanlarin ne kadari ruyaydi kestiremiyorum mesela... of ya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder