4 Nisan 2012 Çarşamba
özdilek nevresim takımları
*en çok teşhis için bir morga gitmekten korkuyorum. bir de organımı kaybetmekten. ama ilkini tercih ederim ikisinin arasından. önce can meselesi…
*’’üşürsün, düzgün giyin.’’ dedi nişanlısı arkadaşıma. ‘’sen sarılcan ya, ısınırım.’’ dedi, kız. deli gibi de sevdim defalarca ama hiçbir erkekten bu kadar emin olamadım ben.
*içimden ağlamayı buldum galiba. bazen şiddetlice içime içime ağladığımı fark ediyorum çünkü. akmıyor ama ağlıyorum…
özdilek nevresim takımları
*o kadar az kişi birbirini seviyor ki bence… çok sevince gidiyorum ya hep, gittiğime/bittiğine değil de sevginin ‘hiç’liğine üzülüyorum. ‘’sevgi’’ bu ya zoruma gidiyor. bozuk para yok umursamazlığıyla para üstü yerine verilen sakız gibi. çiğniyoruz, karnımız doymuyor. çirkin bile görünüyor…
*bu dünyada en önemli şey annem.
*sonu kötü bu kadar hikayeme rağmen, sakinliğime şaşırıyorum bazen. bu kadar sakin olmamalıyım deyip, ağlamaya çalışıp, başarıyorum.
*hayatta en çok eğlendiğim anlardan biri de otobüsçe kalabalık şile'ye pikniğe gittiğimiz zamandı. şoför çekirdek yiyip, kabuklarını aracın içine atabileceğimizi söylemişti. kapıları da açtı, mayıs, püfür püfür bahar, sık ağaç dallarıyla birleşip giriyordu içeriye… yol boyunca çekirdek yiyip kabuklarını yerlere atmıştık. yirmi beş yaşındayım çok mutlu olmuştum, çok saçma bence. üstelik de çekirdek hiç sevmem.
*bir tek denizatı besledim şimdiye dek. daha doğrusu besleyemedim, öldü. yiyecek bulamamaşıtım. gittiğim bir denizden bulmuştum onu, yaşamadığı kıyılarmış hatta. adı brütüs’tü.
*hala arefe günü yıkanınca buyun bir arpa buyu uzayacağına inanıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder